Kitaplık

GÜNEŞE YAKIN’A DAİR-RABİE RUŞİD/KUZEY MAKEDONYA

GÜNEŞE YAKIN’A DAİR

Rabie RUŞİD

KUZEY MAKEDONYA

 

“Gündüz gökyüzünde umutların kalır

Geceleyin aya bakarken hasretin…

Omuzlarına bırakılan bir hırkanın sıcaklığı

Bir yaka iğnesiyle kalbine iliştirdiğin sevginin ömürlük varlığı kalır.”

Müberra KARADAYI

 

Güneşe Yakın şiir kitabı Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığının SEDEP programı desteğiyle Uzam  Yayınlarından yayımlanmış, toplam otuz şiirden oluşmaktadır. Kitabın müellifi İskeçeli Müberra KARADAYI’dır. KARADAYI, kutsal mesleklerden olan öğretmenlik görevini icra etmektedir. Kaleminin şiire çok yatkın olduğunu okuduğunuz şiirlerinden kolaylıkla anlayabilirsiniz. Eserin müellifi, sözcüklerle güzel şekiller kurmayı başarmıştır. Mısralar arasında duraksama olmaksızın, güçlü bir ahenk mevcut ve sanki yazar, kalemi eline tutuşturup kendiliğinden süzülen dizelerle buluşturuyor biz şiirseverleri. Okuyucuya, kolaylıkla yazılmış hissini veriyor. Düşündürücü ve hayal penceresini aralayan tarzı vardır. Kendisi gibi şiirleri de değerli, samimi, içten ve nazik.

Serbest ölçüyle kaleme alınan bu güzide eseri oluşturan tüm şiirlerde çocukluğa duyulan hasretlik, geçmişin güzel anıları ve hafiften bir burukluk hissedilir. Yazar, kızarmış ekmek kokan sabahlara, sobada pişirilen kestane tadına değinmektedir. Çocuklukta oynanan körebe, beş taş gibi oyunlara da değinir. Kalemini yazı tarzıma çok yakın bulduğumu da ayrıca belirtmek isterim. Ay, yağmur ve güneş kelimeleriyle çiçek türlerine sıkça atıfta bulunur.

Söyleyemeyip sustuklarımızın derin acılar bırakmasına rağmen yine de söyleyemesek de yazıyla hasbihal yolunu seçtiğimizi belirtir.

“Kırlarda meleyen kuzu sesleri yitiyor usulca” (Karadayı, 2023:17). Hayvancılığın da günümüzde yok olmaya yüz tuttuğu gerçeğiyle karşılaşıyoruz. Dünyanın faniliği, mutlulukların azalması, insanın her şeyi daha derin düşünmesi yoruyor kişileri.

Susmayı şu dizelerle betimliyor:

“Bir damla gözyaşıyla

Uzun bir yolculuğa çıkmak

Buruk bir tebessümle

Geri dönmek değil midir?” diyerek içimize atıp ağlamaya, buruk bir tebessüme benzetiyor.

Sükûtu, Allah’la konuşmak olarak da niteliyor. Zamana olan kırgınlıkları, kırık aynaları, güneşe bakarak edilen duaları ve güneşten yardım istemeyi nazikçe işliyor dizelerinde.

Yazar, zemherilerde ısıtan güneşini görmeyi arzuluyor. Gözyaşlarını dindiremeyişini, ağlayan bir çocuğa benzetiyor. Sardunyalar, menekşe ve lalelerle adeta bir bahçe canlanıyor gözlerimizin önünde. Kan rengi gelincikler de yer ediyor dizelerde. Kimi zaman kırlarda koşuyoruz, kimi zaman zemheride üşüyor, çocukluk rüyalarında geçmişe ağlıyoruz. Böylelikle umutlarına çiçek açtırmayı biliyor. Betimlemeleri de masumca oluyor mısralarında: “Yağmur gözlü, güneş yüzlü çocuk, güneş yanığı yaralar” gibi. Güzel peyzajlar da yok değil: “Gökyüzünde pembe ve morun şenliği, serin sebiller”.

Dinî motifler, iman dolu eller, ezanlar, minarelerle mekânların ve gecelerin sesi oluyor yazar. Kuşlar, ağaçlar ve zemheri kışlar, karanlık geceler, melekler, mezarlar gibi kelimelerle müthiş betimlemeler çıkıyor karşımıza. Metruk Evler şiiriyle eskiye duyulan özlem sızıyor dizelere.

Soğuk bakışların verdiği hüzne değiniyor yazar. Mısralarda derin bir acıyla karşılaşıyoruz, tek yardımcımız olan “Yaratıcı”dan da yardım istememiz gerektiğini hatırlatıyor.

İnsanlığın ne yazık ki unutulmaya yüz tuttuğu çağda değirmen taşlarında öğütüldüğüne değiniyor. Edirne şehrine yazılmış güzel bir şiirle karşılaşıyoruz eserin sonlarına doğru.

Şiirlerle güzel bir yolculuğa çıkmak isteyen herkesi bu eser ile yolu kesişmeli. Yazarın kendisini kutlar ve bu güzel şiirlerini fikir dünyasında devam ettirmesini temenni ederim. Kalemin dinmesin güzel yazar.

 

 

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu