Gezi Yazısı

ÇEŞME VE ALAÇATI-Özden AŞAR COŞAR

                                                                                                         

Bu sene kış mevsimi o kadar uzadı ki bir ara yazın gelmeyeceğine inandım. O yüzden de bu Çeşme ve Alaçatı turu bana çok iyi geldi.

Gittiğim her yeri karış karış gezme hastalığım yine depreşti ve soluğu İzmir’de aldım. Daha önce birçok kez gittiğim İzmir’e ilk defa otobüsle gittim ve bu ayrıntıyı neden verdim sizce?

Efendim, İzmir güzel memleket, şirin memleket hatta Ege’nin incisi lakin o terminali yok mu gördüğüm andaki  şaşkınlığımı  şöyle aktarayım muavin bey “İzmir Otogarı” dediğinde “Yoo, olamaz şaka! Bu hangi ilçenin terminali?” dediğimde tuhaf tuhaf baktı. Ama emin olun ben hiç bu kadar şok olmamıştım, hafızamda o terminal hiç yakışmayan bir ayrıntı olarak kalacak. Terminalden kaynaklanan bu hayal kırıklığı moralimi bozsa da Çeşme’ye doğru yol aldık ve karşımızda Çeşme Kalesi…

Kale, İzmir’in Çeşme ilçesinde yer almaktadır. İzmir’e 35 kilometre uzaklıktadır. Cezayirli Gazi Hasan Paşa Anıtı kalenin önündedir ve Çeşme Müzesi kalede yer almaktadır.

İçindeki camisiyle ve harika manzarasıyla büyülüyor. Ancak biraz da tarihine uzanalım.

Osmanlı İmparatorluğu’nun kontrolü altında bulunan Çeşme, 1472’de ve 1501’de Venedikliler tarafından iki kez saldırıya uğradı.[Sonrasında ileride gelebilecek olası saldırılara karşı kale inşa edildi. Çeşme Kalesi, Osmanlı padişahı II. Bayezid döneminde 1508 yılında inşa edilmiştir. Komutanı, Aydın Vilayeti Valisi Mir Haydar’dı. Kalenin denize en yakın ikiz kuleleri Sakız Adası’ndaki Ceneviz kalesinin kuzeybatı kulesi ile mimarî benzerlikler göstermektedirler. Aslında bir sahil kalesi olan yapı, denizin doldurulmasından dolayı günümüzde iç kısımda yer almaktadır.

UNESCO, 2020’de kaleyi Dünya Mirası Geçici Listesi’ne dâhil etti.

Doğrusu bugüne kadar gördüğüm kaleler içinde en çok beğendiğim kalelerden biri oldu. Gerek restorasyonu gerekse manzarasıyla elinize kahvenizi alıp saatlerce seyretmek isteyeceğiniz bir yapı. Ama o kadar zamanım yoktu ve oradan hemen eskiden kervansaray olan şimdilerde de otel olarak işletilen Kervansaray’a uzandım.

İzmir ili, Çeşme merkezde, deniz kıyısında bulunan Kervansaray kitabesinden öğrenildiğine göre, 1528 yılında Kanuni Sultan Süleyman’ın emri ile yaptırılmıştır. Kitabeden “Tanrı tarafından korunan bu binanın yapılmasını kara ve denizin sultanı Sultan Selim Oğlu Sultan Süleyman emretti, Babuçcuoğlu Ali yaptı.”

Otelin Özellikleri

Aslına benzer şekilde restore edilen Kanuni Kervansaray Historical Hotel’de 16. yy eserlerinde kullanılan tezhip sanatı motifleri o dönem eserlerinden yararlanılarak ve kalıntılarından yola çıkılarak aslına uygun biçimde kervansaray tavanlarına işlenmiştir. Osmanlı İmparatorluğu’nun zengin desenli dokumaları, ahşap el oyması detayları; kapılar, masalar, sandalyeler, lamba iskemleleri gibi otelin her noktasında kendini belli etmektedir.

Kanuni Kervansaray binası, 1528 yılında Kanuni Sultan Süleyman’ın emri ile yapılmıştır. Bir yıl süren restorasyon çalışmalarının ardından asırlık palmiyelerin gölgesinde kapılarını açan Çeşme Kanuni Kervansaray Hotel, Çeşme Kalesi’ne, Aya Haralambos Kilisesi’ne ve Çeşme Müzesi’ne yürüyüş mesafesindedir. Otel, Çeşme’yi özetleyen 6 özelliğin (Çeşme Kalesi, Sakız Adası, Marina, Çeşme Ormanı, Çeşme Körfezi ve Çeşme’nin tarihi evleri) manzarasına sahiptir.

Kervansaray’dan da Çeşme’nin en meşhur sakızlı dondurmasını yiyip biraz dinlendikten sonra Alaçatı’ya uzandım.

Haydi sizi son dönemlerin en popüler ve benim gibi fotoğraf çekinmeyi sevenlerin buluştuğu Alaçatı’ya götüreyim de içiniz açılsın.

Alaçatı, İzmir’in Çeşme ilçesine bağlı bir mahalle. Ege Denizi’ne kıyısı vardır. Tarihî taş evleri ve yılın 360 günü rüzgâr alması sebebiyle rüzgâr sörfüne elverişli plajları ile ünlüdür. Son yıllarda taş evleri sayesinde çok fazla gelişmiştir.

Alaçatı (Agrillia)

Alaçatı’nın antik dönemdeki adı Agrillia’dır. Alaçatı ismini ‘Alacaat’ adı verilen bir Osmanlı aşiretinden alır. Osmanlı döneminde Alaçatı’da Rumlar ve Türkler yaşıyorlardı. Rumcada ‘Alacaat’ kelimesinin telaffuzu zor olduğu için ‘Alacaat’ zamanla değişir ve günümüzde kullanılan Alaçatı adını ortaya çıkar.

Rengarenk begonviller, süslü tasarımlı taş sokaklar, mis gibi sakızlı muhallebi, sakızlı kahvesiyle benim gönlümde yer edindi. Bir de Makedonyalı beyefendinin özel kurabiyelerinin tadı damağımda kaldı.

Eee, bu kadar yaz dolu turdan sonra siz de giderseniz bir selam da bize gönderin ve bolca fotoğraf atın efendim.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu